Çayın savunucuları nerede?

Her seçim sonrasında yaşanan süreç bir kez daha önümüze serildi.

Seçimden önce adaylar çıkar vaatlerini açıklar, vatandaşın oyuna neden talip olduklarını ve aldıkları oyların karşılığında neler yapacaklarını dillendirirler.

Seçimden sonra ise kazananlar muradına erer, sözünü milletvekilliği sürecinde tutar ya da tutmaz, ama genelde seçilemeyenler bir daha ortalarda görünmezler.

Rize’de Başbakan’ın karşısında seçilebilecek bir oy almak gerçekten zordu. Bunu da ancak 2007’de eski Başbakan Mesut Yılmaz başardı. Bu seçimde ise CHP Rize’de ciddi bir oy potansiyeli yakaladı. Elbette bunda Kenan Bıyık etkeni fazlaydı, ancak çay için söylenenlerin hiç mi katkısı yoktu.

Başbakan memleketi de olsa Rize’de de iktidarın çay politikasını beğenmeyen binlerce insan var. Bu politikalardan memnun olmayan, mağdur denilebilecek binlerce üretici mevcut. Ve hepsi mecliste çaylarını savunacak bir adaya ihtiyaç duyuyorlar.

Ancak maalesef seçim öncesinde “Çayın ve Çaykur’un savunucusu olacağım, vekili olacağım, gerekirse kendimi kürsüye zincirleyeceğim” diyenler, seçim sonrasında ortadan kayboldular. Seçimin hemen ardından bir seçim değerlendirmesi açıklaması, alınan oyun karşılığında bir teşekkür açıklamasını geçtik, yaş çay kampanyası boyunca üreticinin feryadına da kulak tıkadılar.

Özellikle Rize’de muhalif ses işte böyle dönemlerde lazım. Seçil ya da seçilme, toplumun önde gelen mevkilerinde olan insanların, sivil toplum kuruluşu üyelerinin ve özellikle vatandaşın oyuna talip olmuş olanların, vatandaşın sorunlarını her daim dinliyor ve seslendiriyor olması gerekir.

Seçim dönemi muhalefet yapmak kolaydır ancak seçimden sonra bunu başarabilmek zordur. Diğer illerde de bu şekilde midir bilmiyorum ancak Ankara’daki atmosfer seçim sonrasında Rize’de pek yaşanmıyor nedense. Orada iktidara muhalif olan partiler görevlerini yaparken, Rize’de o partilerin temsilcilerinin sesini pek duymuyoruz. En azından geçen yıllara nazaran bu yıl duymuyoruz.

Sütlüoğlu sınıfta kaldı

20 Mayıs tarihinde başlayan yaş çay kampanyası beraberinde de geçmiş yıllarda yaşanmayan sorunları da getirdi. 1. Sürgün kampanyasının bitmeye yakın olduğu bir dönemde hala kontenjan uygulamasının kalkmamış olması, kampanyanın da uzamasına sebep oldu.

Bugüne kadar 1. Sürgünün bu kadar uzadığını hatırlamıyorum. İkinci sürgün büyümeye çoktan başladı. Üretici çayını Çaykur’a satmaya çalışırken, haliyle bu gecikmeden dolayı diğer sürgünleri de uzun vadede toplayacak.

Kampanya öncesi göreve yeni başlayan Çaykur Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, çayın tüm bölgelerde aynı anda başlayacağını öngördükleri için üreticilere erken çaylığa girmeyi tavsiye etmiş ve üretici de tavsiyeye uymuştu. Ancak yine de izdihama engel olunamamış, kısa zaman sonra kontenjan uygulaması başlamıştı. Yaş çay bedelinin de açıklanmamasını fırsat bilen bazı özel sektör çay fabrikaları da vatandaştan düşük miktarda peşin paraya çay almaya koyulmuştu.

Üretici bir kez daha mağdur edilirken Sütlüoğlu çay kotasının 425 kiloya çıkartıldığını açıklayarak hem özel sektöre göz dağı vermiş, hem de üreticiye “Merak etmeyin çayınızı mutlaka alacağız sabırlı olun” demişti.

Sütlüoğlu hala üreticiye sabırlı olun derken bir yandan da fabrikaların tam kapasite çalışmaya devam ettiğini de açıklamayı ihmal etmiyor. İşte insanın aklına da, “Bu yıl vatandaşın çayında bir artış mı oldu da bir türlü bitmek bilmiyor bu kampanya?” sorusu takılıyor.

Evet gecikmeli de olsa vatandaşın çayı azar azar alınmaya devam ediyor. Ancak kota artımı her ne kadar özel sektöre göz dağı gibi görünse de, binlerce üreticinin çayının bitmesine rağmen hala kontenjan uygulamasının devam etmesi, bu süreçte özel sektörün çay almaya devam etmesini sağlamak, bir nevi özel sektörü korumak adına yapılıyor diye düşünüyorum.

Çay fiyatının geç ve yine binlerce üreticiyi memnun etmeyen bir oranda açıklanması, kontenjan  uygulamasının erkenden başlaması ve hala devam etmesi, fırsatçı özel sektör fabrikalarının düşük fiyattan çay alması ve bunlara ek olarak kaçak çay darbesi ile boğuşan üreticinin maalesef seçimden sonra yanlarında kimse yok.

Ardeşen’de vatandaş çayını sokağa dökerek eylem yaptı, üreticiler Taşlıdere Çay Fabrikası’nı bastı, Güneysu’da çay üreticisi kadınlar Ak Parti İlçe Başkanlığı’nı bastı tüm bunlar olurken yanlarında yine kimse yoktu.

Bu kadar insanın feryadını duymayan, seslerini duyurmalarına yardımcı olmayan, onların yanında olduklarını hissettirmeyen, ama zamanında çayın savunucusu olacaklarının sözünü verenler ise nerede bilinmiyor.

İşte muhalefet böyle zamanlarda sesini yükseltmelidir. Kendisine oy veren, vermeyen vatandaşlarının böyle zamanlarında yanında olmalıdır.

Yoksa bugünü yaşamadan, bugünü solumadan, bugünün sorunları ile ilgili 4 yıl sonra nasıl şikayet edip oy isteyeceksiniz?

1 Temmuz 2011 (Nabız Gazetesi 45. Sayı)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir