Yaş çay taban fiyatı sandığa yansır mı?

2011 yaş çay sezonu sıkıntılı başladı. Çaykur Genel Müdürlüğü’ne yeni atanan İmdat Sütlüoğlu, göreve gelişinin hemen ardından özellikle izdiham yaşanabileceği ihtimalini göz önünde alarak üreticiye çaylığa erken girmesini tavsiye etmişti.

20 Mayıs’ta başlayan kampanya ile vatandaş daha ürününün kaç liradan alınacağını öğrenemeden çaylığa girdi. Mayıs ayı çay paralarının 12 Haziran seçiminden ödeneceğinin de açıklanması üreticiyi erken çaya başlaması konusunda daha da teşvik eder hale geldi. Sonrasında ise izdiham başladı ve Çaykur kontenjan uygulamasına başladı. Çayın sahil kesimlerinde ve yüksek kesimlerde aynı anda gelmesi, tüm üreticilerin çay toplamaya başlaması kontenjan uygulamasını kaçınılmaz hale getirdi. Üstelik yüksek kesimlerde çaya başlayan üretici alım yerlerinin açılmasıyla birlikte çayını kontenjan ile satmaya başladı.

Çay parasının geç açıklanması ve kontenjan uygulamasının da erkenden başlaması bazı özel sektör fabrikalarının işine yaradı. Rize Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Erdoğan’ın deyimiyle bazı çay simsarları türeyerek, vatandaştan 65-85 kuruş arasında değişen oranlarda peşin para ile çay aldı. Haliyle Çaykur’a topladığı çayın hepsini satamayan üretici, elinde çay kalmaması için özel sektörün bu teklifine mecbur kaldı.

Son olarak dönüm başı kotalarının 350 kilodan 425 kiloya çıkartılması, özel sektör fabrikalarına bir nevi göz dağı olsa da, çay defterini erkenden dolduran üreticiye de yaradı. Ancak kontenjan uygulaması devam ettikçe, bu kota artımının çay üreticisine çok fazla yarayacağını sanmıyorum.

Ak Parti Rize Milletvekili Adayı Hasan Karal, kota artışının açıklanmasının hemen ardından, bu uygulamanın popülist bir yaklaşım ya da seçim vaadi olmadığının altını çizdi. Ancak bunun bu şekilde olmadığını üretici, ikinci ve üçüncü sürgünlerde görebilecek. Bugüne kadar 425 kilo dönüm başı kota uygulamasını hatırlamıyorum. Uzun bir aradan sonra bu kadar yüksek bir seviyeye çıkartılmasının sadece özel sektöre göz dağı vermek olduğuna da inanmıyorum.

Kökten budama çaylarının mayıs ayında toplanmıyor olması zaten üreticinin bahçesinden topladığı çayın miktarını düşürüyor. Budamaların toplandığı ikinci ve üçüncü sürgünde ise üretici bahçesinden daha yüksek miktarda ürün elde ediyor. Her yıl birinci sürgünde kota yüksek olurken ikinci ve üçüncü sürgünde kotalar düşürülüyor. Geçen yıl son ay 340 kiloya kadar indirildi. O yüzden bu yeni uygulamanın popülist bir yaklaşım mı, ya da seçim vaadi mi olup olmadığını ikinci ve üçüncü sürgünde anlayacağız. Kotalar son aya kadar yine 340 kilo seviyesine indirilirse, bu ay 425 kiloya çıkartılmasının kimseye faydası olmaz.

Bu yıl ürününün karşılığını ne kadardan alacağını bilmeden bahçeye giren üretici, fiyat şoku da yaşamış oldu. Geçtiğimiz yıl bir önceki yıla göre yüzde 12,3 oranında arttırılarak 88,5 kuruşa çıkartılan yaş çay bedeli, bu yıl ise yaklaşık olarak yüzde 10 artış alarak 98 kuruşa çıkartıldı. Geçen yıl 11,5 kuruş olan destekleme primi ise 12 kuruşa çıkarıldı. Böylece geçen yıl toplamda 1 lira olan yaş çay bedeli, bu yıl toplamda 1,10 kuruş halini aldı.

Önceki yıllara göre kıyasladığımızda verilen oran ve gelmiş olan seviye çok düşük. 2002 yılından sonra taban fiyata verilen en düşük ikinci oran bu yıl verildi. 2009 yılında 7,19 artış gören çay fiyatı, bu yıl yüzde 10 oranında bir artış görerek diğer yıllarda verilen seviyenin altına düştü. Ak Parti iktidarı döneminde çaya en yüksek oran 2003 yılında yüzde 25 olarak verildi. 2004’de yüzde 15, 2005’de yüzde 11,96, 2006’da yüzde 10,68, 2007’de yüzde 12,28, 2008’de yüzde 15,16, 2009’da 7,19 ve 2010’da yüzde 12,3…

Bu yıl 98 kuruş oran çay taban fiyatında üretici elbette 1 ton çay sattığında tam olarak 980 lira alamayacak. Eğer Bağkurlu ise 1 ton çay karşılığı yaklaşık 950 lira, Bağkursuz ise yaklaşık 968 lira alacak.

Bakan Mehdi Eker, enflasyonun yüzde 8,5, maliyet artışının yüzde 5 arttığı bir dönemde çaya en iyi fiyatı vermeye çalıştıklarını söyledi. Elbette fiyat verilirken tüm ekonomik dengeler göz önünde bulunduruluyor. Ona göre bir fiyat çıkartılmaya çalışılıyor. Ancak vatandaşın aklına 2002 yılı da geliyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 seçimleri öncesinde çayın en az 1 lira olması gerektiğini söyleyerek 1 bardak çay ve bir simit hesabı yaparak, “Benim vatandaşıma 1 bardak çayla bir simidi çok görüyor bu hükümet” demişti. Ancak 9 yıl geçmesine rağmen maalesef çay taban fiyatı 1 lira seviyesine ulaşamadı. Haliyle Başbakan Erdoğan’ın çay simit hesabı bu yıl ki ekonomik verilere göre de tutmuyor.

9 yıldır çayına 1 lira verilmesini bekleyen üretici, şimdi bu son açıklanan 98 kuruşluk fiyatın ardından Başbakan Erdoğan ve Ak Parti hükümetine olan tepkisini sandığa yansıtır mı? 2002 seçim beyannamesinde çay ile ilgili yazılan vaatlerin gerçekleştirilmediği sürekli olarak muhalefet tarafından dillendirildiği bir dönemde, çay parasının da 1 lira seviyesine ulaşamaması muhalefeti biraz daha güçlü kılmış durumda.

Kampanyaya sıkıntılı başlayan çay üreticisi, bir yandan özel sektörün fiyat uygulamasına tepki duyarken, bir yandan erken başlayan kontenjandan dolayı muzdarip olurken, çayına da beklediği oranda bir fiyat artışı alamayınca, karşılığını sandıkta oy olarak verebilir.

Çay üreticisini korumak ve çayın kalitesini arttırmak, kaçak çayla mücadele edilmek amacıyla bir çay kanununun gerekliliğini bir kez daha görmüş olduk. Her ne kadar Başbakan Erdoğan, son mitinginde çay kanununun gündemlerinde olmadığını söylese de, çay üreticisinin memnun edilebilmesi amacıyla ciddi ve yapıcı adımların atılmasının kaçınılmaz olduğu ortada.

Bakalım 12 Haziran’dan sonra çay üreticisi adına güzel adımlar atılacak mı, yoksa “böyle gelmiş böyle gider” mantığı devam mı edecek, hep birlikte göreceğiz.

9 Haziran 2011 (Nabız Gazetesi 27. sayı)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir